ALLAH AZZE VE CELLE...
  yazılarım 2
 

YİNE KAYBEDEN BİZ OLDUK! NEDEN?

 

Şimdiye kadar yaşanılanı yaşanılmak istenileni hep ön plana koyduk hayatımızda.Hiç olur yada olmaz mülahazasına girmeden hep olacak gözüyle baktık istenilene .olmayınca da elindeki oyuncağı alınan bir çocuk gibi ilkin sustuk sonra hıçkırdık…İlla olmalıydı çünkü bizler en yüce değerliydik en paktık çevremizdeki pislikleri görmeden en temiziyle yaşardık ve işte bu yüzden olmalıydı… O karanlıklar deryasında soyunan ve sahteliklerini üzerlerinden atamayanlara göre bizler süt gibi beyaz düşüncelerimize süt gibi beyaz kalbimize sığdıramıyorduk üç beş sevgiyi… o karanlıklar dünyaları alırken yüreğine bizler hep temizleri istedik de hep kaybettik.istediklerimiz olmadı hiçbir zaman ve biz istediklerimiz hiç bıkamadan istedik her zaman..Şimdi zamanda sürükleniyoruz dalga boyu misali nereye aksa oraya gidiyoruz.Ellerimiz bağlı yüreklerimizde öyle…hep  akları aradı kara gözlerimiz.Dev aynasında gördük kendimizi ve hiç şikayet etmedik.hep yaşadık yaşanması gerekti çünkü dünyaya bir kere geliniyordu ve ötesi meçhuldü.işte bu yüzden yaşamalıydık yaşamı ve hayat denen kandan bizlerde içmeliydik… toprağa koyulana kadar bedenimiz biz benliğimizde kalıp hep ben demeli hiç biz demeye yeltenmemeliydik… peki yaşatmak gelmezdi mi bunca yıl içinde anlatmak gerekmez miydi… güller saçıp etrafa …tebessümler koklatıp, kimse yoksa ben varım dememiz gerekmez miydi.meçhul denileni biraz olsun aydınlatmak bak yüreğim bembeyaz işte oraya seni ağırlıyorum derken yürekler bakmadan ilerlemek yakışmaz mıydı bize. Normal aynaların karşına geçip ben buyum işte bir memluk…bana verilenden gayrisi yok ki bende.dilim var iyi yada kötü söylemeye işte bu yüzden en iyilerini seçip sevdiklerime iletmek yakışmaz mıydı bedenime kalbimin beyazlığı ile yüzüme vuran o halde kara yüzlü çocukların kalbindeki kömür müydü… ısıtmak için üç beş eli ceplerime sığdıramaz mıydım…oysa yaşamlıyım derken neden  bu yüzünü düşünmüyoruz hayatın .yaşatmak düşüncesi neden gelmiyor aklımıza yaşatırken O nu anlatırken Onun bizi meçhul denilende en güzel yaşatacağı hiç gelmedi mi aklımıza… her neyse… bizler hayatın hep bir oyun olduğunu düşündük .akşam olunca oyuncaklarımızı toplayıp sıcak yatağımıza yatacak ve uyandığımızda o oyun yine devam edecek diye düşündük.oysa o yatağın bir gün mezar olacağı gelmedi hiç aklımıza…ve işte bu yüzden kazanalım derken elimizdekileri de kaybettik.. ve işte bu yüzden seviyorum diyemedik hiçbir canlıya .mağrurduk, işte bu yüzden yazmadık okumadık kim ne der diye… içimizde haykırışlarımız oldu çoğu zaman ama  dile getirmedik.Korktuk!!!.neden mi çünkü karşımızdakileri kocaman ettik gözümüzde ya bir laf gelirse diye özümüzden sıyrıldık maskelerle dolaştık ortalıkta… içimiz ayrı söz söylerken dilimiz ayrı sözleri söyler oldu. Ben varım diyemedik bir benliğimizi çıkarsaydık ortaya arkadan ne benlikler dökülecekti göremedik…şimdi de gözlerimiz bir ben varım diyecek yürek arar oldu. Ama hala ben diyemedik başkalarından bekledik.kalbimizin kapıların en güzeliyle açıp içeri buyur etmek yoktu niyetimizde giren girir dedik de hiç gönül hanemizin viraneliği bakmadık ve kimseler uğramaz olunca da suçu yine onlarda aradık… işte bu yüzden hep kaybettik. Çünkü ene lik vasfını olduğundan fazla taşıyorduk benliğimizde.oysa bende olmalıydık  bende olamayanlara ve benliğimizde bende lik varken  mağrurluğumuzu bencilliğimizi umurusz davranışlarımızı gösterme çabamızı sıyıracağımızda aklımıza gelmeliydi…. HEREKESİ BENDE OLMAYA ÇAĞIRIYORUM  bende BENDE olacağım köleleik kulluğa yakışıyor…hele BİLAL gibi olunca

 

                                                       Nihal POLAT




   ÖLMEDEN ÖNCE ÖLEMEYEN İNSAN

 

 

    Şu dünyada son nefeslerinin azaldığını hissedince, ölümün belki de çok yakınında olduğunu, zamanla yaşadığını ve zamanla yaşlandığını anlıyor insan… Ömrüne sığdırdığı üç beş hatırayla aslında hayatın sonuna yaklaştığını anlıyor. İçinde bir korku, kimselere söyleyemediği. Bir ürperiş tüm bedenini sarıyor.Yılların emeğini, sancısını,  acısını, özlemini, yüzündeki, ellerindeki çizgilerde saklıyor. Her çizgisi bir anlam ifade ediyor. Bazen yaşamaktan bıkmadım dese de çoğu kez yaşadıkça yaşlandığını hissedip yorgun düşüyor hayata. Ellerinde siyah beyaz fotoğraflarla maziyi anıyor kimi zaman. Her fotoğraf karesinde neredeyse yanında olanların hepsini kaybetmiş  görünce, bu defa onların yanına gideceği günün yaklaştığını anlıyor. Her bahar ona hazanı anlatıyor.. son yaprağını döken kuru ağaçlar gibi solduğunu o yapraklar gibi bir gün düşüp torağa karışacağını hissedince, toprakla arayı kurmaya başlıyor insanoğlu. Kimi zaman toprakla konuşup dostluk kurmaya kimi zaman yaprakla anlaşıp dostu bulmaya çalışıyor. Gençliğinde  dolu dizgin yaşadıkları yaptıkları gelince kimi zaman yüzünde bir tebessüm, kimi zaman ise içinde bir acı hissediyor. Derinlerden bir ah çekiyor. Şimdi toprağa karışınca bedenim ne derim nasıl hesap veririm kaygısına düşüyor . Hastayken elimi tutanlar, bana teselli verenler, çorbamı içirip derdimi dinleyenler orada derdime derman olacaklar mı acaba? Torunlarım ben öldükten sonra  mezarıma bir fatiha okuyacaklar mı? Namazlarımı bile artık oturarak kılıyorum, gençliğimde en dinç zamanlarımda kılmadığım kazalarım doğrusu zor oluyor. Keşke gençken kılıverseydim şu namazlarımı da tevekküle bıraksaydım işimi. Hem şimdiki torunlara namaz kıl diyip diyip duruyorum da geçmişime bakıp hiç kendi muhasebemi yapmıyorum. Belki de namaz kıl demeye dahi hakkım yok. Ama onların benim yaşıma geldikten sonra ölüm telaşı sararken bedeni namazı korkuyla kılmalarını istemem doğrusu diye yazıyor çoğu zaman elindeki deftere. Vaktini ne TV başında gençken hayran olduğu kimseleri izlemeyi tercih ediyor, ne de kahvehanelere gidip iki çay içip dost sohbeti dinlemeye. Kendine ait koltuğunda pencereden dışarıyı seyrederken tefekkür ediyor, elinde bir tespih oluyor çoğu zaman, dilinde Allahuekber. Yediği yemek önüne geliyor, akşam ince belli bardaktan iki çay içiyor… Aslında çok içmek istese de doktorun bilmem ne bela hastalığından dolayı çay içme keyfi elinden aldığının ikazını yapınca evlat, iki bardağa razı oluyor. E evlattan da Allah razı olsun diyor çoğu zaman. Ona dua ediyor her namaz ardında. Hayatta artık çevredekilerin O’na ihtiyacı olmadığını hissediyor. Ne ekmek parası derdi  var ne kazanma sevinci. Uzun bir tatile çıktın diyor oğlu babasına bazen,  keyfine bak babacığım. Hayat arkadaşını da önceden kaybetmenin yalnızlığıyla yaşıyor insan. Elerindeki çizgilere bakıp Bu eller benim mi diyor ? Bu eller benim mi? Ya bu buruşuk yüz? Son nefesini verince şöyle bir bakıyor ve bu defa bu taze mezar bu beyaz kefen benim mi? Bu taze ölü ben miyim diyor…

 

                                                                    Nihal POLAT

 

ASLIMI ARIYORUM BEN KEREM DEĞİLİM

 

 

Neydi bendeki bu sır ? Beni anlaşılmaz kılan sebepler yumağı…

Bitti derken, bitti sanırken, aslında yeni yeni akmaya başlayan göz yaşı neydi?

Cismimi bile unutturan bu karanlık yüz nerdeydi  ?…Kaç zaman oldu aynalara bakmayalı!!!

Buruşuk mu yüzüm acep?Kara mı gözüm ?Göz yaşım var mı yüzümde ?Çatık mı kaşım, beyaz mı tenim?Kaç zaman oldu aynalara bakmayalı?Aynalar bana küs ben aynalara…

    Peki ismim neydi benim? Ne diye hitap ediyorlardı bana.Mecnun mu Leyla mıydım. Aslı mıydım aslından haberi olmayan, yoksa Kerem miydim aslını arayan?Peki çöllerim var mıydı benim? Yada ben çöl nedir bildim mi hiç?Deli ne anlar çölün sıcağından gecenin soğuğundan… Yoksa gece miydim ben ?Karanlıkları çekip dünyanın üzerine günahları gizleyen delinin beklediği gece miydim?! ..Aramak ve bulmak yokuşunu tırmanıyor ayaklarım.Kendimi arıyor gözlerim. Görsem tanır mıyım acaba?Değişmiş miyimdir.Hiç bu kadar benliğimden uzak kalmamıştım.Kim olduğumu unuttum. Doğrusunu söylemek gerekirse aslımı özledim…Sanırım, ben Kerem’im…Belki de aslımı bulduktan sonra keremliğim kaybolacak ortalıktan…Ve o zaman Keremi aramayacak Aslı’m.Aslında her keremde bir aslı olduğunu anlayacak. Her gecede bir deli. Yada ger gecenin bir delisi olduğunu anlayacak ,her mecnunun bir Leyla’sı…İçindeki aslının kendi olduğunu ,bir bütünün parçalanamaz olacağını anlayacak. Yıllardır aradığı aşkın içinde olduğunu… Ve Aslıdan da Kerem’den de Leyla’dan da Mecnun’dan da öte olduğunu anlayacak. Aslını bulacak keremini unutacak . Valsına varıp, aşka aşık olacak…

 

                                                               Nihal POLAT

 

 

 
  Bugün 6 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol