ALLAH AZZE VE CELLE...
  yazılarım
 







NE VAR NE YOK!

Sabahın ilk vakitlerinde bedenimi soğutan bir havayla yolu koyuldum.Otobüste benim gibi birçok insan vardı.Ben sabah namazımı kılıp yemeğimi bile yiyemeden dışarıya atmış tım kendimi .Akşam valizimi hazırlamış ve erkenden yatmıştım.Zaten yolculuk olmasa da hep o saatlerde uyurdum.Penceremden gelen kuş sesleri ve garip kapı gıcırtıları geceye doğru artmakta ve beni korkularımla baş başa bırakmakta .bu yüzden geceyi beklemiyorum  yada daha doğrusu gece yarısını...

       Otobüste her türlü insan vardı.Biran dalıp gtim ,otobüsten dışarıya çıktım.Elimde siyah kaplı bir defter, hızlı hızlı bir yere yetişmeye çalışıyorum.Caddenin ortasında bir oyana bir bu yana koşuşturuyorum.Arabalardan çıkan garip korna sesleri beni biraz kendime getiriyor  fakat tekrar dalıyorum.Büyük bir binanın içine giriyorum.Herkes o kadar sakin ki, kimisi koltuklarda oturmuş sohbet ediyor kimisi ayakta bir şeylerden bahsediyor Bu ne kadar insan .Bir an duraksıyorum.Ve etrafı seyre dalıyorum.Biraz seyrettikten sonra bir an sessizlik çöküyor.Tüm insanların yüzü bana dönük.Şaşkın bir şekilde bana neden böyle baktıklarını  düşünüyorum.Tam o sırada arkadan bir ayak sesi geliyor.İçimde bir ürperti ve heyecan.Düştüm düşeceğim gibi…Bir adam yanıma yaklaşıyor ve beni var gücüyle itiyor.Buna dayanamayıp yerde buluyorum kendimi.Arkadan gelen kişiye bakıyorum .Üzerinde pahalı kıyafetler ciddi duruşu ve endamıyla insanı büyüler gibi.Yere serilmiş onu seyrediyorum.Beni düşüren adam yaklaşıyor yanına ve Ona bir şeyler söylüyor.Ben şaşkın…Meğersem bana baktıklarını zannettiğim insanlar arkamdaki beyefendiye bakıyorlarmış.Yani bakılmayacak gibi de değil ama bir önemi olmalı diye düşünüyorum.Adamın yüzündeki ciddiyetle karışık tebessüm siliniyor ve   beni düşüren adama  kızgınca  bakıp  yanıma yaklaşıyor .Ben ne olduğunu ve O adamın kim olduğunu hala anlamış  değilim  Elini uzatıyor bana , beni bir heyecan kaplıyor bu sefer herkesin gözü benim üzerimde  .Kalkıyorum ayağı bana gülümsüyor.Şaşkınlığımı anlayan adam  bana gülümsüyor ve akadan gelen   kendi gibi birçok kişiyle önümden geçip gidiyor…

 

     İleride bir şeyler oluyor ,ben hala şaşkınlığımı üzerimden atamadım ,Bir kalabalık oluyor adamın gittiği yerde .belli ki önemli biri diyorum kendi kendime.Biraz yaklaşıyorum merakımı gidermek için.Ve bir anda bir silah sesi yükseliyor binada.etrafta bir anda bir telaş yükseliyor.İnsanlar koşuşturuyor.Bir an ortada bir ben kalıyorum ve yere düşmüş ölmek üzere bir adam…silah yanına düşmüş.Adamın yanına yaklaşıyorum , bana gülümsüyor.Çok şaşkınım , neden gülümsüyor bir anlam veremiyorum.Neden yaptın bunu diyorum’’ ölmek için ‘’  diyor .Ama neden burada diyorum’’  cenazeyi kaldıracak insan yok şimdi başka bir yerde ölsem kimse kaldırmaz beni ama buradan kaldırılmak zorundayım’’ diyor.Hiç bir  anlam veremiyorum’’bana öyle bakma ‘’ diyor adam ‘’bak kimse kaldırmazsa sen  gömersin beni’’ ve canını teslim ediyor.Ben şaşkınım kafamı kaldırıp demin gelen adama bakıyorum.Yüzündeki o ciddiyet , duruşundaki o asalet dibe vurmuş .Korku içinde kaçacak delik arıyor ve ‘’ beni öldürecekti’’ diyerek millete bağırıyor.Çok şaşırdım bu duruma kimse umursamıyordu adamı .Demin herkesin gözü üzerinde olan adamın başında şimdi üç beş kişi duruyordu.Beni oradan aldılar ve ölen adamı  ambulansla morga götürdüler.Hiç bir anlamı yoktu düşüncelerimin dışarıya attım kendimi  yine caddedeyim iğrenç  bir görüntü  vardı.Her taraf   beton  yığıntısı…Burada olmamalıyım dedim ama durun !!Elimdeki defter,o neydi peki? Bir banka oturdum defteri açtım.Bir anda otobüs durdu..ve ben düşüncelerimi yarıda bıraktım  . Otobüse bir kız çocuğu ile bir adam bindi kız sürekli ağlıyordu .Ah bu sese daha fazla dayanamayacaktım.Adamın yanına yaklaştım ve neden ağladığını sordum .sorumun cevabı gelmedi.Kızgın bir şekilde yerime oturdum .Bir müddet sonra kız çocuğu sustu ama otobüsteki o burnumun direğini sızlatan keskin koku hiç  dinmedi.Otobüsten indiğimde elimde valizim etrafa bakınıyordum.Peki ben neredeydim? Neden buradaydım.Evimde sıcak yatağımda yatmak varken ne işim vardı burada?...  


                                         NİHAL POLAT








KIRMIZI AYAKKABILAR

 

Koşup geldin yanıma her zamankinden daha heyecanlı gördün seni,kızaran yanakların derin derin nefes alıp vermen ve  o boncuk boncuk gözlerinle yüzüme bakıyordun .Saçların dağılmıştı, tokanın biri neredeyse düşecekti heyecanla aceleyle bana bir şeyler anlattın Yırtık ayakkabılarınla ve fermuarı bozuk eski bir  kabanla  üşüdüğün her yanından belliydi ,ama sen onu hissetmiyordun bile ,düşünmüyordun.Senin için  çocuk olmanın tadı deniyordu.Sen ne olursa olsun mutluydun hayatın tatlı zamanlarında hayatın tadını çıkarıyordun.O kadar memnundun ki hiç şikayet etmezdin .Arkadaşlarının çoğu iyi gelirli ailelerdendi ve onlar senin gibi yırtık ayakkabı , eskimiş bir kaban giymek zorunda değildiler.Her gün biri gelir babasının ona aldıklarını anlatırdı.Sen sadece gülümserdin isterdin içten içten ama boynunu bükerdin .Dönerdin arkana giderdin ve çok geçmez unuturdun…Koşup oynardın yine

 

     Bir gün  seni   babanın elinden tutmuş gezerken gördüm  .bir mağazanın vitrininde kırmızı bir ayakkabı görmüştün onu o kadar   arzu etmiştin  ki babana onu almasını istedin.Ama biliyordun diğerleri gibi bunu da alamayacaktı . baban bir sana bir ayakkabılara baktı.Bir ayağındaki ayakkabıya bir de o parıl  parıl  parlayan kırmızı ayakkabılara .gözünden yaşlar döküldü.Ne kadar çok isterdi o ayakkabıları sana almak ‘ daha güzelini alırız kızım’’ dedi .unutursun diye düşündü, diğerlerini unuttuğun gibi … Büktün boynunu yine ,aktı gözlerinden iki damla yaş ama unutmadın o kırmızı ayakkabıları …Ne de güzel parlıyorlardı sana da çok yakışacaktı ama alamadı baban ve sende hiç üstelemedin ,sadece defalarca dönüp baktın kırmızı ayakkabılara

  

     Bir gün çok hastalandın, baban ve arkadaşları götürdüler seni.Anne hasretinin anne eksikliğinin en acısını orada hissettin  .Yanakların bu sefer ateşten kızarmıştı  Nefes almakta dahi zorlanıyordun .Baban bu halini görünce bitip tükeniyordu . Artık ümitsiz bekleyiş içindeydiler. doktorlar öyle demişti çünkü, ölümünü bekliyordu …hiç bir şey yapamamak o kadar üzüyordu ki yüreğini belki iyileşirsin ve yine koşup oynarsın diye  tüm parasını  o kırmızı ayakkabılara verdi .gördüğünde sadece minik bir tebessüm edebildin .Hemen yanına koydu baban ayakkabıları artık seninde kırmızı ayakkabıların vardı .onları giyinip yine koşup oynamak hayallerini kuruyordun Babanla hayallere dalıyordunuz .ve bir gün kapattın gözlerini kırmızı ayakkabılarına son kez bakarak kapadın ve bir daha  açmadın.Ne kırmızı ayakkabılarını giyebildin ne de bir daha o sokaklarda cıvıl cıvıl sesinle koşabildin .SON NEFES YÜREĞİNİN FERAHLIĞIYLA AYRILDI SENDEN VE RUHUNLA RABBİNE KAVUŞTU……

 

 

 

 

                          NİHAL POLAT









 

Bir eylül akşamıydı….. yalnızlık sarmıştı bedenimi.dışarıda kimsecikler yoktu, yine yalnız bırakmışlardı geceyi .bir sigaramın dumanı birde ben vardım kararmış sokaklarda.sarı sokak lambaları altında gezerken ve sararmış yapraklara birde ben basarken göz yaşlarımla seni arıyordum.Ah gün , susamışsın yalnızlığa.Bilsen ki gece hep yalnız .böyle der miydin acaba.gökyüzüne baktım yıldızlar bana arkalarını dönmüş sanki,her biri bulutların arkasına gizlenmiş…sonra bir tepeye doğru çıktım.nefesimi işittim.yalnızlığımı derinden hissettim.ve çıkardım ayakkabılarımı toprağı hissetmek için .çünkü  sonunda onunla olacaktım ve o bana yalnızlığımı unutturacaktı.Saatlerce koştum ve senin yanında buldum kendimi, nasıl geldim buraya?başımı kaldırdım odanın lambası hala sönmemişti.saate baktım bir an, gecenin üçüydü… Hadi ben sensizlikten uyuyamıyorum .Peki sen?!yoksa yalnız olmadığımı anlamam için mi uyumadın?....gözlerim hiç inmedi ve ayaklarım hiç gitmek istemedi buradan .Gözlerini görmeden güneş doğmuyordu sanki bana.Keşke yüreğimi hissedebilsen…

Dayanamadım ve çaldım kapını.annen açtı içimde bir korku, heyecanla karışık.biraz garipsedim sonra annenin halini.gözlerinden belliydi ,ağlamıştı .Bana anlamsızca baktı .yüzünde hiçbir ifade yoktu.korkuyla adını söyledim .biraz durdu ve hiçbir şey demeden beni içeriye davet etti.içeriye girdim .işte oradaydın .hiç olmadık kadar yakındın bana.uzanmıştın yatağa boylu boyunca, baban başında ellerini ovuşturuyor ve bir şeyler anlatıyordu .sonra bir an bana baktın baban sustu o da çevirdi yüzünü .yüzün sararmış yüreğin solmuş bedenin nefes almayı bırakmıştı sanki.zorda olsa yaklaştım yanına, ellerimi tuttun, tebessüm ettin  bana .Senin bu halini görünce içim paramparça oluyordu sanki.sonra ‘’yaklaş’’ dedin bana .kulağıma fısıldadın’’ neden ?neden bu kadar geciktin’’ diyebildin sadece .sustum hiç bir şey diyemedim göz yaşlarımla konuştum seninle .Sonra ellerin kaydı ellerimden ve başın yastığından düştü….avuçlarımda son nefesini verdin. Sen gittin beni de beraberinde bitirdin. Aradan zaman geçti ve annen yanıma yaklaştı .’o hep seni bekledi bir gün gelirsin diye bekledi .yıllar geçti ama sen gelmedin…sanki sen onu biliyormuşsun gibi bekledi.’dedi .Ben ne hissedebiliyor nede konuşabiliyordum.çıktım dışarıya geceye lanet eder gibi çığlıklarımı savurdum ,diz çöktüm saatlerce ağladım.ve kendimi denizin hırçın dalgalarında buldum..Şimdi, ölü bedenimin senin yanına konmasını seyrediyorum………      

NİHAL POLAT                      

 

 

 

 

 

                                              

                                    YALNIZ DEĞİLSİN

 

 

        Şimdi yalnızlık sardı dört bir tarafımı ,sonra karanlıklara götürdü bedenimi, hissetmesin diye kimsecikler, duyurmak istemedi sesimi ,sadece benim olmalısın bir tek benim dedi yalnızlık , sonra bir tek bana ağlamalısın, baş ucunda bir ben olmalıyım, kimse olmamalı göz yaşların benimle birlikte olman demek, bu yüzden hiç susmamalısın dedi bana yalnızlık, yoksa bu büyü bozulur .birini sevmelisin ama kavuşmamalısın,  görmelisin ama baktığını hissettirmemelisin sonra bir tek yağmurlu havalarda dışarı çıkmalısın ve çok kalmamalısın, orada da gökyüzüne eşlik etmemelisin çünkü sen teksin .çünkü sen benimlesin .yalnızlığınla olmalısın benimle, göz yaşınla. sonra gülmemelisin ve  farkında olmamalısın yaşananların yoksa benden vazgeçebilirsin . 

 

 

      İşte bu yalnızlık!... acı, ama gerçek görüp de bakmamak, sevip de hissetmemek ,yada onunlayken onsuz olduğunu düşünmek …işte bu mutluluğa, güneşe, sevgiye karşı gözlerini karartmak ve onunla, yalnızlığınla baş başa kalmak  bazen hayat insanlara çok büyük dersler verebiliyor ve bu çoğu zaman yalnızlıkla öğreniliyor aslında çok kötü bir arkadaş değil yalnızlık o bazen çok masum ve iyi bir dost olabiliyor.sırlarını saklayıp sana yol gösteren  bir dost. ama bazen bu dost canını çok yakıyor, seni ağlatıyor düşüncelerini eline alıp oynuyor kafanı karma karışık ediyor ve doğru düşünmeni, hissetmeni en önemlisi doğru yaşamanı engelliyor bakıyorsun dost demişsin sırtından vurmuş .düşüncelere ama iyi düşüncelere yer vermelisin yalnızlığında karamsar olmamalısın mesela, yada hayatta her şeye bardağın boş tarafından bakmamalısın yalnızlığınla kararttıkların zamanı gelip geçtiğin de aydınlanıyorsa neler kaçırdığını görmemelisin, zamanını dört gözle seyretmelisin o ışık hiçbir zaman karanlığa dönüşmemeli beklenenleri görmelisin her zaman…yoksa yalnızlık acı verir sana ve yoksa sen zamanla bitip tükenirsin bakarsın bir gün, dönersin arkanı yaşlanmışsın saçların ağarmış göz çukurların kararmış ,ortaya çıkmış, hep yaşamak istediklerin oysa hep yanındaymış ama  görememişsin ve hep unutmak istediklerin çok uzaklara yelken açarken sen onu bir iple elinde tutmuşsun .sen gülmek istedin ama hayat mı izin vermedi ? o zaman yalnız kaldığında bunu kendine sor en başta neden yalnız kaldığını ve  ardından neleri eksik yaptığını düşün.Sonra hayat denen şeyi çok ta hafife almayıp yola koyulmalısın .ama bu sefer tek değil sevdiklerinle, çünkü rotan onlar olmalı.Hani hayatı hafife alma dedim ya bunun için önüne gelen her engelde takılmamalısın sevdiklerinle el ele verip onları önünden atmalısın, yok etmelisin ve yoluna devam etmelisin… Şimdi yalnızım deme,’’ yalnızlık Allah a mahsustur’’ derler bu sözden bir şeyler çıkarmaya bak .dünyada her şeyin bir eşi varken hiçbir şey yalnız değilken sen neden yalnız kalasın ki!Hiç bir şeyim yok mu diyorsun yada hiç kimsem .O zaman çık dışarı ve gökyüzüne bak .hani yoktu ? ağaçlara bak yerlere toprağa suya ?yalnızlık bunun neresinde?

Güneş bile yalnız değil gökyüzü var.ağaçların toprağı, bulutların yağmuru var seninde her şeyin…yeter ki görmesini ve HİSSETMESİNİ bil…

 

 

                                                                 NİHAL POLAT

                                       GEÇ KALMAYIN…

   

              Yorgunum ….hem de hiç olmadık kadar. Yazmak istemiyorum ama içimdeki  cümleleri kağıtlara dökmek istiyorum istemesem de zorunlu hissediyorum kendimi .Bugün aile fotoğraflarımıza baktım daha dün gibi aklımda .Ne kadar zaman geçmiş üzerinden dedim içimden.  Şimdi yanımdan teker teker gidenler, birkaç gün öncesi  yada birkaç sene yanımdaymışlar  .Üzüldüm…hayat böyle işte zaman geçip gidiyor insan yaşadıklarının değerini ilerisinde anlıyor ama iş işten geçiyor.ölümde böyle bir şey! hep yaşayacakmışız gibi geliyor ama bir dönüyoruz arkamıza vay be !nerden nereyeeee… bu kadar yaşadım mı ben? bunların hepsini yaşadım mı diyesi geliyor insanın. bazen sendeliyoruz ama bazen  yada çoğu zaman görmezlikten geliyoruz. Hayatın hep tatlı anlarında olduğumuzu. hep genç kalacağımız düşüncesiyle hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünyaya çalışıyoruz. Peki hadisin diğer yarısı nerde kaldı? Yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışmak!size bir soru : diyelim ki valizinizi elinize aldınız tatile çıkacaksınız ama tatile çıkmadan evvel yakınlardaki akrabanızı ziyarete gittiniz sadece bir gecelik ziyaret için valizinizdeki tüm elbisenizi boşaltır mısınız? Bence  boşaltmazsınız  .Dünyada böyle işte sadece gecelik ziyaret.Ama bu ziyaret çok önemli yani akrabanızı mutlu etmelisiniz onun gönlünü hoşnut kılmalısınız ki siz sabah uyanıp yola koyulduğunuzda sizi hediyelerle gülücüklerle yollasın.Şimdi yorgunum dedim ya .Hastayım biraz üşütmüşüm.İnsan hasta olunca sağlığının değerini daha iyi anlıyor .Bir yaşlıdan farkı kalmıyor.Yemeğini kendisi ısıtıp yiyemiyor . Okul yada işine gidemiyor sonra sürekli yatıyor ve ilaç almak zorunda kalıyor.Daha kötü hastalıklarda hiçbir ihtiyacını  göremiyor.Yaşlılık gibi  .Ve bu süre içerisinde ölümü düşünüyor  insan .Beklide azrailin bir bahanesidir bu hastalığım diyor  kendi kendine.Sağlığındayken  üşenerek kılmadığı namazları aklına geliyor namaz kılmak istiyor ama elleri bile tutmuyor . Bu sefer pişmanlık duygusu sarıyor insanın bedenini.Ve iki damla göz yaşı.Ve bu hastalık süresi içerisinde insan sürekli yattığı için çok düşünüyor. Sağlığındayken normal olarak yaptığı bir iş ona çok zor geliyor yada annesi sürekli ayakta kaldığından onunda yorulacağını düşünüyor.Keşke çarçabuk iyileşsem de diye başlayıp devamını getirdiği cümlelerle dolduruyor  konuşmalarını.Ama iyileştiğinde tekrar film başa sarıyor onun için , hiçbir değişiklik yok.İşte en acısı da bu  keşke hayatta önemli kıldıkları ahiret içinde  bir kazancı olsa .Bu keşkeli cümleleri sevmem aslında ama  huyundan vazgeçemeyen insanlar gibi bende keşkelerden vazgeçemiyorum .Bazen işe yaramıyor değil yani.Ama size bir tavsiye hayatınızda keşkelerin yeri olmasın  keşkelerle yaşamayın  .yaşadıktan sonra keşke demeyin .Çünkü Allah bizim hakkımızda en hayırlısını nasip etmiştir. Eğer ileride yine keşke demek istemiyorsanız eskiye yanmak yerine şimdiyi yaşayın ..Sağlıklı  , faydalı , iki cihanda da yüzünüzü güldürecek  Allah ‘a yakın çirkinliklerden uzak ve keşkesiz  bir  hayat dileğiyle …

 

                                      NİHAL POLAT

 

 

 

 
  Bugün 1 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol